21.5.09

sığınak

Ne yetişecek kadar yakındım, ne de geri dönecek kadar cesaretli. Tek başıma kalakaldım işte.
Yağmur bu nasılsa geçer dedim, doluya çevirdi. Herşeyin bana karşı inadı olmak zorunda mı? içimden sayıyorum. Madem kaldım burda şarkıya devam derken mp4 de bana inat etti. hey ben senin gibi! bu sefer telefon imdadıma yetişti derken tek şarkıyla devam ettim sığınakta durmaya. sığınak da bi yere kadar bana kucak açtı, artık yukardan sular damlamaya başladı. höff yani iyice ıslandım zaten yapcak bir şey yok dedim normal normal yürüdüm gittim. ha donuma kadar ıslandım mı orası başka konu. kampüsün içindeki ring şoförü dayanamadı benim o ezik halime, normalde kullandığı güzargahı değiştirdi beni aldı bulunduğum yerden. otobüsün içindekiler de umrumda değildi zaten, ceketimi çıkardım sıktım. gayet , evde çamaşır seriyormuş edasıyla. bir yerden sonra alışıyor bünye ıslak olmaya. saçlarım mı ıslak yoksa ıslak mı yaşamak dedim? senin için rüzgarda hep yağmur mu var? iyi bir sesim yok o da ayrı bir konu.
bir de o yağmurda koşturanları anlamıyorum ben, koşarken çok daha fazla ıslanıyor insan, mythbusters'ta yaptı adamlar deneyi, koşmayacaksın yağmurda anladın mı? yapacakların ise ; evden çıkmadan önce müzikçaların sarjını kontrol etmek, şemsiyeni almak, açık renkli ayakkabı giymemek...
eve döndüğümde ayaklarım buruş buruştu. üzerimi değiştirdim de yine hasta olmasam bari.

15.5.09

ağlamak meselesi


nasıl etmeli de ağlayabilmeli
farkına bile varmadan?
nasıl etmeli de ağlayabilmeli
ayıpsız,
aşikare,
yağmur misali?

neylersin alışkanlık
için kan ağlarken yüzün güler
dikilitaş gibi dinelirsin yine.
yavrum, erişmek ne müşkülmüş meğer,
anneler gibi ağlamanın yiğitliğine?


Nazım Hikmet