19.4.09

ben




üşümeleri sevmem ya hani
düşlerimi bilirim üşümelerimde
ben düşerken üşümemle
iki küçük kurtçuk düşlerim işte
hatırda kalan çift kişilik anımda
ben üşürken, beni düşünen
düşleri gerçeğe dönüştüren
kaybolup giden, yiten, biten...
bilirsin ellerim hep soğuk
var biraz burukluk
nerdesin sen,
nerdeyim ki ben.

16.4.09

aşk heykeli


kemerde belediye başkanı seçilen mhp'li mustafa gül'ün ilk icraati bu heykeli kaldırmak olmuş. geçen hafta duyunca şaşırdım. yok şaşırmak da değil de anlayamadım ben nasıl bir sanat anlayışımız var ve olan bitenlerin içinde bir tek göze batan bu mudur? göze batacak birşey midir? sanata bu kadar tepkili olmamız... pff gerçekten anlamıyorum.
sevgiyi aşkı ifade etme şekli benim memleketimde neden tuhaf karşılanıyor ki.

çok üzücü.



12.4.09

koku



üstünden geçtiğim her gün
geride kalırken yine
gecede bırakıyorum kokunu
siliyorum ezberimden onu
yine geceye esiyor koku
unuttugum koku unutamadığım oluveriyor
geride kalmışlığınla
kokusuz
korkusuz
koşulsuz
kopmuşuz
.

10.4.09

birileri


gelmiş ilk bahar, çiçekler açmış.. etraf yeşil. parklara taşan insanlar. pek seviyorum baharları. ben de sokağa attım kendimi. planlamadım açıkcası. nereye gittiğimi. saçımı. başımı. tüm gün evde oturmanın acısını çıkartmak içindi bu kaçış. bir de yanıma aldığım mp4 çalarım tamamdır.
bir çift çıktı karşıma. utana sıkıla yürüyorlar. biraz mahcupluk var yüzlerinde. sanırım daha yenice birbirine açıldılar. (sarılsanıza) topraktaki birşeye takıldılar. eğildiler. biraz daha birbirine yakınlaşarak:) neye baktılar seçemiyorum. gülüşüp geçtiler yanımdan. gözüm kaydı topraga, baktım ben de. bu minik kurttu onları biraz daha yakınlaştıran. (aferin iyi iş çıkardın)
uzun zaman önce oturduğumuz bir bank vardı. ben bu sefer yalnız oturdum ona. yalnız olmaktı ya amacım. yoksa çağırırdım seni. (sanırım)
bir kaç şarkı daha dinledim. geleceği düşünmek istedim. ne menem bi zaman aralığı duygusallığım kaçtı birden işte. geleceği ise es geçelim.
kalktım yine yürümeye başladım. ayakkabım çamur oldu. kızmakla umursamamak arasında kaldım. kararsızlık kötü birşey. ya kızmışsındır ya kızmamışsındır ne var bunda.
ağaçları bi sıraya göre dikmişler bunu farkettim. anket için birisi geldi bişiler dedi ama duymadım bile. (oysa düşündüğün gibi soğuk bi insan değilim, havamda değildim)
hızlandım biraz daha, bi yere yetişmeye çalışıyor gibi.suskunluğuma inat. migrosa girdim bir saat kadar oyalanmış olabilirim. kitkat, kalamar ve cips aldım. eve doğru geri yürüdüm bir diğer caddeden. arkadaşımın annesini gördüm o beni görmedi. konuşmak için de çırpınmadım. anlamsızca konuşuluyor çünkü yolda karşılaşılan insanlarla. merhaba deyip geçmeli. sevmiyorum yolun ortasında uzun uzadıya konuşanları kardeşim. birer portatif sandalye olmalı bu tür insanlar için. böyle kenara oturup konuşmalılar.
evdeydim. kimse yoktu. kalamarı kızarttım. yedim. bulaşıklara da dokunmadım. aklımdan ne geçiyordu. o sırada benimle aynı şeyleri yapan insanlar var mıydı? aynı olmasa da çok yakın, olamaz mı? olabilir.
o sırada ölen vardı muhakkak. ağlayan bir çocuk da vardı. pamuk şekere sevinen. vapurda çay içen. dünyanın öbür yüzünde sevişen. yavrularını besleyen bir kuş. küçük prensle tanışan. birasını yudumlayan. zar atan. hepsini aynı anda görmek istedim.(sanırım çok uçtum)
ve bir de geçmişte, herhangi bi zamanda birşeyleri başka türlü yapmış olsaydık dedim telefon çaldı. düşünce askıda kaldı.

8.4.09

eskici geldi hanım

televizyon izliyordum müzik kanalının birine takıldım. çocukluğuma geri döndüm bir de tabi doğal olarak kahkahayı bastım oracıkta. zaman geçince eskittiklerimiz neden komik geliyor bize?



çizgili pijamavari pantolonu, üzerine giydiği... hele o en başta sırtını dönmüş sandalyede böyle, omuzlarını hareket ettirdiği o kare :D off off off. ne kadara mal ettiler bilinmez ama amatörce çekilmiş bi video belli. sallanıyor kamera. sesi gülüşü güzel, şarkıyı da severdim, dinlerdim ona birşey demiyorum. ama eskiden böyleymiş işte neylersin.

misal o zamanlarda çekilmiş fotograflarıma bakıyorum, sahiden bi şapşallık hakim.
türk filmlerine zaten hiç girmiyorum. o saçlar, kelebek tokalar, yüksek bel kotlar, ense bırakan erkekler...

80'lerde doğmuş her çocuk bunlara tanık oldu. bunlarla beslendik işte. ben memnunum halimden, asıl 90'larda dogmuş olan çocuklar işte şimdilerin emo gençliği biraz tuhaf geliyor bana heheh onlar bolluktan ne yapacaklarını şaşırdı ondan bu haldeler herhalde. bir kere çocukluklarından başlıyor sorun, en çok dışarıda oynayamadıklarına üzülüyorum. bi sürü oyuncaklarının olmasına seviniyorum da yaratıcı olmalarını mı engelliyor ne. böyle dijital herşey. sonrasında hazırcı gençlik. gerçi ben de 15-16 yaşlarımdayken..yok ya şimdikiler daha bi çeşit geliyor gözüme.

bi de eskiden sarı telefon kulubeleri vardı, ben onları pek severdim. itiraf ediyorum arkadaşlarımla bilmediğimiz numaraları çevirip şarkı söylerdik. paramızı o jetonlara veriyormuşuz, ne anlamsızlık. ayrıca evin ilk telefonu ve bir heyecanla çalan telefona cevap vermek için kardeşler arasındaki o koşturmaca.

akşamüstü her gün dısarda olurduk, bisiklet biner, paten kayardık saatlerce. 7 kiremit, istop, can oynardık. kimi zamanlar hava karırınca da dışarda olurduk biz. dışarıdan bir kötülük gelecek diye bir korku yoktu şimdiye kıyasla. gece oynanan saklambaç gibisi de yoktu. olmadı mahallenin biraz yaşça büyük abi ve ablaları korkunç hikayeler anlatırdı bize gecenin karanlığına uygun.

çocukça platonik aşklar da olurdu, hiç konuşmadan yaşanan içten içe olup biten. kimsenin bilmediği.aşk her zaman var tabi.
ne diyor, çek faytonu yarime uzanalım.

büyüdükçe biz, değişti herşey normal olarak. değişecek daha da işte bir yanımız hep sevdiğimiz gibi kalsa herşey diyor.

kendime not: en son izmirde binmiştim faytona, gidince yine bineyim aklımda olsun.

7.4.09

bir tane


bu var, şu var, o var.
sen var
ve kendin olmalısın.
bir konu daha var
anlayamayacağın aslında
ama olsun
belki yakalarsın ucundan
biricik hayatının
ve bakarsın aynaya kıyısından
görürsün kimbilir
gerçekte var olanı
sanma masaldaki ayna
kanma sen masal diyarına
bir tek sen
bir tek sen
bakma bana
üzülürüm düşününce bu halini
şimdi, tam şimdi var.
zamanın akıyor gece
bir yandan kazanırken
bir de öteki yüzü var
ah bir anlayabilsen
bir tane var