30.8.10

yani şimdi insan bi kere kendisine dürüst mü, onu sorgulamalı bazı noktalarda.
öper beni annem yanaklarımdan,
güzel bir rüyada, sanki sevdiklerim
hayattalarken hala...

25.8.10

Yıldızları süpürürsün, farkında olmadan,
Güneş kucağındadır, bilemezsin.
Bir çocuk gözlerine bakar, arkan dönüktür,
Ciğerinde kuruludur orkestra, duymazsın.
Koca bir sevdadır yaşamakta olduğun, anlamazsın.
Uçar gider, koşsan da tutamazsın.

W.Shakespeare


her zamanki sakin haliyle yolculuğa hazırdı. yolculukları da hep sevmişti zaten. farklı insanları incelemek için bir fırsattı. yine bir gün yolculuğu sırasında yanına oturan kişiyi farkedip az daha kenara çekilmişti. ama yüzünü dönmedi bile, biraz aklı karışıktı. derken telefonla konuştuğunu fark etti ve o sırada kendi telefonu da çaldı. aynı anda telefonla konuşuyorlardı. olabilirdi. ilk kapatan diğeriydi. o da kapattı sonra ve hafifçe diğerine baktı. kıyafetleri de aynı renkti baştan aşağı. tatlı bir koku sardı etrafı sanki. raslantı işte. durağa geldi otobüs ve o indi. diğerinin ona baktığını görmedi bile. görmesindi.

19.8.10

mazeretim var, asabiyim ben

şuursuzum sor bi niye? al sana 10 madde.

1- ayağımın altında siğil var, kriyoterapi yapıldı, canım acıdı. geçmesi için 20 günde bir tekrarlanması gerekirken ben 20 güne kalmadan buradan ayrılacağım. anlamsız bi tedavi başlangıcı ve sonu oldu. kocaman bir alkış bana.

2-nefes almada bir takım sorunlarım var, dolayısıyla ameliyat olma ihtimalim var. zaten bunca zamandır yaşamışım burnumla, neden yaşayamayım diyorum ama bi yanım da hellet şu işi gitmeden diyor. sanki izmir'de doktor yok. kocaman bir alkış burnuma.

3-son bir kaç yılın ağustos aylarını göz önüne aldığımda ne dingil bi dönem olduğunu farkettim. tercih olayları beni geriyor. ösym'den hazzetmiyorum. onun kafası daha çok karışık. neden yurdum öğretmenini sınıflandırıyorsun! beni neden yoruyosun! küfürler alıyosun o kadar çok, yazık değil mi. oynamıyorum ben diyip kaçasım gelmiyor değil. çünkü ben izmiri çok seviyorum. kocaman alkışlar izmir için. (yarın bi gün bana doğu görevi deyip yine bişiler çıkarıcaksın biliyorum, ama neylersin şuursuzum)

4-bir de destekli yerlerde dayısı olan insanlar kimler, nasıl sorular çalınıyor nasıl da tam yapılıyor o sorular, ya da hepsi de çok çalıştı hak etti.. o değil de asıl söylemek istediğim; beni de tanıştısanıza bu dayılarınızla, yenge de olur farketmez yani.

5-ülkenin hali bi tuhaf. çok mu zor algılamak birşeyleri? tabii ki HAYIR. alkışlarımı 12 eylülden sonraya erteliyorum.
6- evlenen nişanlanan herkese kocaman alkış, "yolunu çiziyor insanlar sen daha armudun sapı üzümün çöpü de." işte bu mantığı güden teyzelerime kocaman bi "töbe estafurulla."

7-bu kadar çok çaba niçin diyorum. oysa hayatı umursamayan ne de çok insan var a dostlar. onlara imreniyorum. kale almamak hiç bir seyi... midem ağrıyor bu yüzden. hepimiz için hayırlısı olsun diyorum en kestirme, çünkü yapabileceğim en iyi dilek bu oluyor. ne ekersen onu biçersin mantığı da fena değil aslında, eved. umursamaz olamayanlara kocaman bir alkış.

8-kullanılmayan bir ev = can sıkıntısına yol açan ev
tatile mi geldim ev işlerine mi belli değil, zaten sıcaklarda birşey yapamıyorum ama yaptırmıyorum da. sonra da keyfim kaçıyor yine. bu sefer de tembelliğe kocaman bir alkış o halde.

9-sıcakta, sabahın köründe kalkıp işe güce gidip bir de oruç tutabilen bünyeleri unutmamalıyım. alkış onlara da. hakketten büyük bir irade yahu. uyuyarak zamanı geçirenler için de bi kıyak yapar belki yukardaki.
10-bu madde de diğerlerinin alkışlara layık gördüğü şeyler için boş olsun. bencillik yapmıyım.

11.8.10

olmuyor be anne...
nereye dönsem bilemedim.
kendim yetmez oldum kendime.
uzaklara çok uzaklara gitsem geçer mi ki yaralar?
küçük kız çocuğudur büyütemediğim
ondandır bu hallerim

hiç geçmeyecek bilirim

cevap bari alabilsem
dokunmayı, görmeyi geçtim

ahh be anne

9.8.10

ben akrabalarımı çok severim, kendince renkleri var. saygı da duyarım. her birisiyle ayrı anı. ama işte küçükken daha keyifliymiş sanki herşey.her hafta görüşmeler, sık sık yapılan piknikler, yılbaşında tombalalar, ev ziyaretleri, bayramlar, düğünler, şen kahkahalar... peki değişen ne ki? onlar hep vardı, ben hep vardım. ee o zaman sorun ne?
kafam almıyor işte, yaşlı huysuz kadınlar gibi oluyorum o vakitlerde. ne birinci derece akrabamı ne de uzak olanı, hiçbirini görmek istemediğim oluyor. bir zaman sonra görmek istiyorum görüşünce de daralıyorum.
bilemedim. onlar hep aynı zaman farklı ondan mı acaba..
kendilerini bayramda seyranda görmek en hayırlısı olsa gerek.

zaten havalar da sıcak. sıkılıverdim bi an, hepsi bu.