20.3.10

gün güneşli, insanlar neşeli

şimdi efendim ben deniz, hasta olmakla birlikte haftasonu bu güzel izmir havasında evde olmanın müthiş keyfini sürüyorum. yani hastalık kısmı olmasa daha bi tadından yenmicek ama. napalım kısmet. kaç haftalardır evde duramıyordum iş ev seminer bık bık derken bi gün bile bana kalmıyordu. derken bu hafta derin bi oh çektim. defter almalıyım. dijitallik sıkıyor beni bazen aklıma geliverince yazmalıyım karalamalıyım falan.

18.3.10

ve zaman kaç oldu
kalemi kenara koydum,
bir sevdiğimi unuttum
yüzün yüzümü görmez oldu
bir sevgilimi unuttum
bana güvenmez oldun
unuttum işte
bir türlü
unutmayı unutamadım
aslında,
adına şiir koyduklarımı yazıp
şiir yazdığımı sanırdım.
asıl
olanın ben olduğunu unutup
seni yaşar, ağlardım.

7.3.10

niçin


sordu bugün bana
niçin diye
gülümsedim ve
bilmem.. sevdiğim için herhalde
dedim.
basit sorular
ve cevaplardan ibarettik
ben ve içimdeki
uyumlu bir çifttik

4.3.10

bü-yü-mek hiç bitmiyor


anladım ki öğrenciyken zamanı önemsemiyormuşuz. yavaş yavaş düzene mi giriyorum nedir? noluyor sana denizzz!?? insan yaşamadan anlamazmış. (fiyuu çok geçirdim gördüm)
fütursuzca geçen zaman, hiç bitmeyecek sandığım üniversitedeki birinci yılımın üstünden geçen onca zaman. bir diğer yandan okulum ve ev arası 5 dakikayken geç kalan ben. en büyük problemim tam saatinde bir yerlere yetişememekken, şimdi ise otobüse yetişme çabam. hele bir de büyük büyük insanlarla olan muhabbetimin seviyesi. off en zoru da buymuş aslında. ben "ben gibi" değilim sanki. orada ciddi bir insan olmak zorunda, söyleyeceklerini yavaş yavaş ve en basit haliyle söylemesi gereken bir ben. sürekli gülümseyen ben kendimi tutamıyorum arada.. puhhaa diye kahkaha atasım geliyor suratlarının ortasına, yanaklarımı ısırıyorum. ya da tam tersi, çok gereksiz bir duruma karşılık söylenmesi gereken birsey varsa kendimi tutuyorum. yenisin, acemisin, çeneni kapa diyorum. söyleyeceklerimi geri dönüşü olmaksızın sarfediverme korkusu var. aslında tüm bunları yapamayan safsalak bi insan da değilim ama kendimi tam yerleştiremiyorum bulunduğum yere. arada kalmışlık hissi var hala daha. 15 veya 35 yasında olsam bu his olmıcak sanki. en genç, en deneyimsiz, en yeni olmak beni geriyor belki de kimbilir. aslında heyif de alıyorum bu konumdan. (amaaaan deniz ne dediğini bilmiyorsun sen yine. otur yerine.kafan hep karışık senin.) insanın canı ya tatlı ister ya tuzlu her ikisinden isteyen ise benim. hayat da bana böyle lezzetli geliyor. doğum günü arifesinde arada kalmışlık hissi ağır bastı.

23-01-2010