o köşedeki 3 katlı eski ev yok artık, balkondan el sallayan yaşlı amca da. hiç konuşmazdı belki dilsizdi sadece "çok güzelsin" hareketi yapardı tüm parmakları birleştirip göğe doğru sallayarak. anlattım ya daha önce de.. yani seviyordum o zeytinyağlı dolma kokusunu mahallemde. o yaşanmışlık kokan evi yıktılar şu meşhur aynalı camları olan apartmanlardan diktiler. amca da ya huzur evinde ya da çoktan toprağa karıştı.
şimdilerde -çok uzaklaşmış olmasam da ordan- karşıdaki apartmanın önünden ne zaman geçsem teyze sesleniyor birinci kattan ; "kızım, imdat! imdat!" diye. ilk nidayı duyuduğumda durdum, ses nerden geliyor diye baktım derken hemen altındaki dükkanı işleten esnaf dayı, "yok birşey teyze hasta" dedi. bi daha baktım bir tuhaflık vardı sahiden her şey normal görünüyordu. şimdi ne zaman ordan geçsem hep imdat diye sesleniyor ben de çaresiz devam ediyorum yoluma. acaba nesi vardı, gençliğinde kimbilir nasıldı, masallardaki gibi bir aşkı vardı uçup gitti belki.. bilinmez.
sonra yol buyu düşündüm; yarın ben yaşlanınca unutursam gençliğimi, güzel anılarımı, sevdiğimi.. kendimi.
bir yere varılmaz
böyle de yaşanmaz.
koşturmacaya devam
vapuru kaçırmadan
at şu düşünceleri ordan
.
çok kafiyeli yazarım yeri gelince, nokta. :)