güneşli bir mart günü. o zamanlar hayalini bile edemeyeceğim bir yerdeyim. çok keyifli şarkılar söylüyor sokak şarkıcısı. sesiyse hani bahar gelir, her yerde çicek açar, senin de içinde çiçekler açar...sesin, yüzün gözün değişir ya hani, işte öyle bir his uyandırıyor. elime mikrofonu verse, saçmalama potansiyelim oldukça yüksek bi zaman dilimi anlayacağın. şımarıklık hat safhada, hoplayıp zıplamak cabası... yolları yokuşları aşıyorum ve sonunda sacre cour'dayım. ayaklarımın altında şehir. tam karşıda uzaktan görünen eiffel kulesi , irili ufaklı binalar... yüksekten parisi dinliyorum ve muhteşem keyifliyim.
hiç bitmesin istediğim anlardan bir tanesiydi. çıldırmış olmalı burdaki insanlar dediğim çok an oldu, ama bizim durdurduğumuz yaşamlarımıza birer tepki vardı aslında orda. nasıl da gözü kapalı yaşıyorduk sınırlandırılmış hayatlarımızda. insanlığı unutuyorduk. zamanla genişler mi daralır mı bu çerveve? az çok belli durum. karamsarlığa da gerek yok diyor içimden bir ses.
hayattan keyif almasını bilen insanlarla dolu olsa etraf keşke. aslında küçük olan şeylere takılıp kalmasak da huzuru bulsak.
bu gibi anların daha nicelerini yaşayabilmek hoş olsa gerek. olmayacak da değil. hayal ettikçe yaşıyoruz zaten. o zaman kim ki buna engel.