"Sizi bıraktıktan sonra tekrar caddeye çıktım. Caddedeki kalabalık beni
sahiden sıktı. Ben ikide birde böyle oluyorum, bazan bütün insanların
boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum, bazan da hiçbirinin yüzünü
görmek istemiyorum. Bu nefret filan değil... İnsanlardan nefret etmeyi
düşünmedim bile... Sadece bir yalnızlık ihtiyacı. Öyle günlerim oluyor
ki, etrafımda küçük bir hareket, en hafif bir ses bile istemiyorum.
Kafamda, hiçbir şeyle değişilmesi mümkün olmayan muazzam hayaller, bana
her şeylerden daha kuvvetli görünen fikirler birbirini kovalıyor...
Fakat sonra birdenbire etrafımda bana yakın birini arıyorum. Bütün bu
beynimde geçen şeyleri teker teker, uzun uzun anlatacak birini. O zaman
ne kadar hazin bir hal aldığımı tasavvur edemezsiniz. Kış günü sokağa
atılmış üç günlük bir kedi yavrusu gibi kendimi zavallı hissediyorum.
Odamdaki duvarlar birdenbire büyüyüveriyor. Pencerenin dışındaki şehir ve
hayat bir anda, insanı içinde boğacak kadar kudretli ve geniş oluyor...
Zannediyorum ki, tasavvuru bile başdöndüren bir süratle hiç durmadan
koşup giden bu hayat ve bir avuç toprağının bile doğru dürüst esrarına
varamadığımız bu karmakarışık dünya beni bir buğday tanesi, bir karınca
gibi ezip geçiverecek... Böyle acz içindeyken odamda her şey bana
küçüklüğümü ve zavallılığımı haykırıyor. Sokağa fırlıyorum. Bir tek
yakın çehre görsem de yanında yürüsem, hiç ses çıkarmadan yürüsem
diyorum. Halbuki arasıra karşılaştığım ahbapları görmemezliğe geliyorum.
Hiçbiri bana bu anda yardıma çağırılacak kadar yakın görünmüyor. Bilmem
beni anlıyor musunuz?.."
İçimizdeki Şetyan, Sabahattin Ali
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder